Yoksulluk, Şili’de iktidarı devirdi!
GabrielBoric, bir Katalan anne ile Hırvat babanın 1986 doğumlu oğlu… 10 yıl önce Şili üniversitesi Öğrenci Federasyonu başkanıydı. Şimdi Şili’nin Devlet Başkanı… Boric’in siyasi kariyeri önce üniversitede, sonra da Gezi’yi andıran bir ayaklanmada başladı. 2019 isyanını ateşleyen şey, metro biletine yapılan zamdı. Liseliler protesto için yollara döküldü. Bir hafta içinde eylemler, genel bir ayaklanmaya dönüştü. Milyonlar, sosyo-ekonomik koşulları protesto için sokağa döküldü. Hareketin lideri yoktu, ortak paydası ise pahalılık, eşitsizlik veyoksulluktu.Güney Amerika’nın en müreffeh ülkesi Şili, dünyanın en büyük gelir uçurumuna sahipti. Eylemlerde polisinorantısız güç kullanması sonucu 20 kişi hayatını kaybetti. Ama bu şiddet, protestoların daha da yayılmasıyla sonuçlandı. Otobüsler ateşe verildi, dükkânlar yağmalandı. OHAL ilan edildi.Milyarder bir iş adamı olan Devlet Başkanı Pinera, “mesajı aldık” deyip eylemcilerle müzakereye başladı. Boric, o müzakerecilerinden biriydi. Pinera birkaç bakanı değiştirip asgari ücreti yükselterek tepkileri yatıştıracağını sandı; olmayınca yeni anayasa talebine boyun eğdi. Kurucu Meclis için yapılan seçimi kaybetti. Oyları erimiş, büyüme durmuş, ekonomi küçülmüştü. Şimdi karşısında gelir dağılımı adaletsizliğine ve neoliberal rejime karşı bir araya gelmiş geniş bir ittifak vardı. Öğrenciler ve kadınlar, hareketin başını çekiyordu. Bu sol cephe, önce yerel seçimde önemli kentleri elde etti. Ardından da ittifakın ortak adayı Boric, yaklaşık yüzde 56 oyla başkan seçildi. İktidardaki rant bölüşümüne dayalı çıkar çarkı kırılmış, sağ cephe, 35 yaşında bir öğrenci liderine yenilmişti. Yeni başkan ilk konuşmasında sosyal adalet sözü verdi. Şili, yoksulluk ve adaletsizliğin bir iktidarı nasıl devirebileceğine, eşitliğe dayalı sosyal devlet vaadinin bir ittifakı nasıl iktidara getirebileceğine somut bir örnek olarak tarihe geçti. Ne demeli: Darısı başımıza!