Ukrayna’da Rus işgali başladı, bundan sonrası herkes için karanlık
Bundan sonrası herkes için karanlık senaryo. Mütecaviz Rusya’nın önünde hiçbir şekilde aydınlık bir gelecek bulunmuyor.
PUTİN UKRAYNA’DA ŞAŞIRTMADI
Ukrayna krizinde sürprize yer yok. Gelmekte olan, Kremlin’de çizilen plana göre adım adım geldi. Putin beklendiği üzere önce sözde “Donetsk ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerini” tanıdı. Sonra bazı kuvvetlerini “barış gücü” adı altında sınırdan içeri soktu. Bunların üzerinden daha saatler geçmişken, Putin bu kez Donbas halkını koruma bahanesiyle Ukrayna’ya karşı yoğun bir saldırı başlattı. Bu satırlar yazılırken tüm önemli Ukrayna kentleri seyir füzeleri, uçaklar ve toplarla vuruluyor, Ukrayna karadan, havadan ve denizden yoğun bir saldırıya uğruyordu.
Ukrayna kuvvetlerinin ilerleyen Rus birliklerinin önünde tutunmaları çok zor. Bu aşamadan sonra Ukrayna üstün Rus kuvvetlerinin karşısında yalnız. Rusya Ukrayna’yı kısa süre içinde haritadan silebilir veya Kiev’de kendine yandaş bir yönetim kurarak amacına ulaşabilir. Ukrayna’da ne olacağı sadece Ukrayna silahlı kuvvetlerinin ve halkının göstereceği direnişe bağlı.
Ancak Ukrayna’da her ne olursa olsun, dünyanın, Soğuk Savaş sonrası dönemin en büyük kriziyle karşı karşıya olduğu kuşkusuz. Bu kriz uluslararası arenada Ukrayna’nın çok ötesinde etkiler yaratacak derin kırılmalara neden olacak. 24 Şubat 2022 tarihi, ileride yeni bir dönemin başlangıç noktası olarak hatırlanacak.
Bundan sonrası başta Ukrayna ve Rus halkları olmak üzere herkes için karanlık senaryolarla dolu. Bu krizden en çok etkilenecek ülkelerin başında ise Türkiye yer alıyor.
BATININ ELİNDE SADECE YAPTIRIM KARTI VAR
Batının sözde Donbas cumhuriyetlerinin tanınması karşısında verdiği ilk tepki cılız bazı yaptırımlar açıklamak olmuştu. Bunların Putin’i yolundan caydırmaktan çok uzak olduğu, Rus harekatının başlamasıyla en çarpıcı şekilde anlaşıldı.
Batı şimdi Rus işgal harekatıyla birlikte, daha eskilerinin mürekkebi kurumadan, yeni ve sert yaptırımlar üzerinde çalışıyor. Yakında bunların ne olduğu açıklanır. Ancak hiçbir senaryoda NATO’nun askeri müdahalesi gündemde yok. Kuzey Atlantik Anlaşması’nın “Birimiz Hepimiz İçin, Hepimiz Birimiz İçin” anlamına gelen meşhur beşinci maddesi, doğal olarak örgüte üye olmayan Ukrayna için işletilmeyecek. NATO sadece kendi üyesi Polonya, Baltık Ülkeleri veya Romanya saldırıya uğrarsa savunma yapacağını açıkladı.
Putin’in eski Varşova Paktı üyesi bu ülkelere girme niyeti yok. Ancak buralardan da NATO üslerinin ve silah sistemlerinin kaldırılmasını istiyor.
Rusya’nın bazı taleplerinin tek taraflı karşılanma şansı bulunmasa da bir silahsızlanma anlaşmasıyla karşılıklı olarak bazı adımlar atılabilir. Ancak batının, uluslararası sistemin temeline dinamit koymaktan başka anlam taşımayan Rusya’nın aşırı taleplerini karşılama ihtimali yok.
Batıda Rusya’ya karşı dişe dokunur en kapsamlı ilk tepki, Almanya’nın yumuşak tavırlı Şansölyesi Olaf Scholz’dan geldi. Almanlar, doğalgazda yüzde elliden fazla oranda Rusya’ya bağımlı oldukları halde, Gazprom’un 11 milyar dolar harcayarak Baltık Denizi’ne döşediği Kuzey Akım-2 boru hattının onay sürecini durdurarak projeyi buzdolabına kaldırdılar.
Amerika daha düşük tondan tepki vermişti. Biden iki Rus devlet bankası ve bazı oligarklara karşı etkisi tartışmalı yaptırım kararları açıklamıştı. Buna karşılık İngiltere herkesten hızlı çıktı beş Rus bankasına karşı yaptırım uygulamaya karar verdi.
Fransa ve Almanya’nın öncülüğündeki AB ise başta Rusya Savunma Bakanı Şoygun olmak üzere çok sayıda siyasi kişiyi ve oligarkı kara listesine aldı. Bu kervana Kanada, Japonya, Avustralya ve Kanada da katıldı.
Bundan sonra yeni ve daha can acıtıcı yaptırımlar gelecek. Bunların etkisi küçümsenmemeli. Kısa vadede olmasa bile uzun vadede etkileri ağır olacak.
RUSYA UZUN VADEDE UKRAYNA KRİZİNİN ALTINDAN KALKAMAZ
Yaptırımlar kısa vadede Rusya’nın canını acıtmasa da, bunların kapsam ve şiddetinin zaman içinde artacağı kuşkusuz. Yaptırımlar uzun vadede enerji ihracatı gibi kritik alanlara yayılarak Rus ekonomisinin canını ciddi olarak acıtacaktır. 1,57 trilyonluk ekonomisi ile dünyada 11’nci sırada olan Rusya’nın sadece savunma sanayi ve enerji kaynakları ile dünyanın en büyük ekonomilerinin karşısında tutunma şansı yok. Putin’in içerideki popülaritesi şu an için yüksek olabilir, fakat, artan ekonomik sıkıntılar karşısında halkın desteğini kaybetmesini ihtimaller arasına tutmak lazım.
Rusya, batıyı yaptırımlar konusunda kendisine karşı birleştirmiş görünüyor. Rus doğalgazına en çok bağımlı olan Almanya şimdiden alternatif kaynak arayışına girişti. Amerikan kayagazı, Norveç, Nijerya, Cezayir ve Katar gibi kaynaklar devrede. İsrail doğalgazının alternatif kaynak olarak Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması dahi tartışılır hale geldi. Bunlar dışında başta Almanya olmak üzere birçok ülkenin sürdürülebilir çevre dostu enerji kaynakları yaratmak için çabalarına hız vereceği kuşkusuz. Bu da şerden hayır çıkmasına iyi bir örnek teşkil edebilir.
Rusya sadece batıyı ekonomik yaptırımlar konusunda birleştirmedi, NATO’yu da saldırganlığa karşı birleştirmiş görünüyor. Şu anda Rusya’ya karşı NATO içinde çatlak ses çıkmıyor. Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alarak NATO içinde ciddi bir çatlak yaratan Türkiye bugün Rus işgalini kınadı.
EN ZOR DURUMDAKİ ÜLKE TÜRKİYE
Deyim yerindeyse, durum Türkiye için “aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık”. Türkiye’nin Ukrayna krizinden dolayı ekonomik kaybı çok olacak. Sadece İstanbul borsasının işgalin ilk saatlerinde kendini kapatması bile krizden ne ölçüde etkilenebileceğimizin bir prelüdü olarak görülebilir. Türkiye enerjiden taze sebze meyve ihracatına, turizmden hububat ithalatına kadar birçok alanda krizin etkilerini çok şiddetli hissedecek.
Dış politikada ise Türkiye bir yandan Ukrayna krizinde NATO’yla uyum içinde hareket etmek, bir yandan Rusya’yı karşısına almamak durumunda. Bu çelişkili görünse de, diplomaside pekâlâ mümkün. NATO, üyelerine gerekli durumlarda esneklik sağlayabilen bir örgüt. Ancak bu tür bir diplomasi ustalık ister. İktidarın “monşer” diyerek yok ettiği Türk diplomasi geleneği devreye sokulmadan bunu başarmak zor.
Ukrayna krizi Türkiye Boğazlar konusunda da önemli sorumluluklar yüklüyor. Montrö, Lozan’ın tamamlayıcısı olarak, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin temel belgelerinden biri. Montrö’yü yok saymak veya küçümsemek gaflet olur. Karadeniz’deki komşularımız bir savaşın (durumu Rusya saldırısı olarak tanımlamak daha doğru olur) içine girdikten sonra Montrö’nün önemi daha da iyi anlaşıldı.
Montrö Anlaşmasının 19. Maddesi savaşan ülkelerin boğazları kullanmasını yasaklıyor. Ancak savaşın tarafı olmayan ülkelerin geçiş hakları saklı tutuluyor. Bu madde ABD veya İngiliz donanma güçlerinin Karadeniz’e geçişlerine cevaz verir. ABD ve İngiltere’nin bu şekilde hareket etmemesi temennimiz. Ancak ısrar ederlerse, Rusya ile Montrö’den dolayı sorunlar yaşamamız mümkün. Buna şimdiden hazırlıklı olmak gerekir.
PUTİN UKRAYNA’NIN ULUSAL VARLIĞINI KABUL ETMEZKEN UKRAYNA HALKININ KENETLENMESİNE SEBEP OLUYOR
Putin ayrılıkçı bölgeleri tanıma kararı alırken televizyon kameralarının karşısına geçerek herkesin kanını donduran fantastik düşüncelerini açıkladı. Rus lider, tarihte hiçbir zaman bağımsız bir Ukrayna devletinin olmadığını, Ukrayna diye adlandırılan coğrafyanın aslında kadim Rus toprakları olduğunu, Ukrayna’yı Bolşevik Devrimi’nin yarattığını söyledi. Bu konuşma Ukrayna’nın işgaline zemin teşkil eden çarpık bir dünya görüşünün ürünü. Daha düne kadar Ukrayna’yı egemen bir devlet olarak tanıyan Rusya, kendi devlet başkanının ağzından artık onu yok saymakla kalmadı, bu konuşmanın üzerinden bir-iki gün geçmeden onu yok etmek için eyleme geçti. Tarihte bu ilk kez olmuyor. Hitler de, Avusturya’yı “birleşme” (Anschluss) adı altında işgal ederken benzer gerekçeler öne sürüyordu.
RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER
Eski Sovyetler Birliği’nin bu kez Rusya Federasyonu olarak ihya edilmesi konusunda Putin’in güttüğü hedefler sır değil. Gazete Duvar’da daha önce yayınlanan son iki yazımda da ifade etmeye çalıştığım gibi, Putin tarihin tekerleğini geri çevirmeye çalışıyor. Geçmişte Abhazya, Güney Osetya, Kırım ve Donbas’ta atılan nispeten küçük adımlardan sonra Ukrayna bu kez çok büyük lokma.
Son zamanlarda Rus güçlerinin Kazakistan’a, Dağlık Karabağ’a ve Belarus’a girmesini de büyük resmin içinde görmek lazım.
Ancak gelinen bu aşamada, paradoksal şekilde Putin’in hesapladığının tam aksi yönde bazı gelişmelerin tetiklenmesi ihtimal dahilinde. Yukarıda da belirtmeye çalıştığım üzere batıda saflar sıklaşıyor. Rusya’nın mütecaviz politikalarının kabul edilmesi batılı değerlere dayanan uluslararası sistemin yok edilmesi anlamına gelir. Bu sebeple batı buna izin veremez.
Rusya’nın güvendiği ortaklarından da pek sıcak destek gelmedi. Batıyla ihtilafı olan Çin, “tarafları” itidal ve diyaloga davet etmekle yetindi. Sözde Donbas cumhuriyetlerinin tanımasına ise sadece Venezuela, Nikaragua ve Suriye destek verdi. Bu ülkeler, Rusya’nın uluslararası sahada ne derece popüler olduğunu yorum gerektirmeyecek şekilde özetliyor.
Bundan sonrası herkes için karanlık senaryo. Mütecaviz Rusya’nın önünde hiçbir şekilde aydınlık bir gelecek bulunmuyor. Rusya bir yandan uluslararası sahada yalnızlaşırken, diğer yandan yaptırımların can acıtmasıyla zor günler yaşamaya aday. Rüzgar eken fırtına biçecek.
*Emekli Büyükelçi